Türkiye’nin yüzölçümü en büyük şehri olan Konya, bu özelliğinin hakkını veren bir zenginliğe sahip. Şehrin kent merkezi ve ilçelerindeki doğal güzellikleri ziyaretçileri kendine hayran bırakırken, tarihi dokusu da ayrı büyülüyor. Kültür turizmi için en iyi rotalardan biri olan Konya’nın hoşgörü ikliminde farklı bir geziye çıkıyoruz.
1. Mevlânâ Müzesi
Günümüzde müze olarak ziyarete açık olan Mevlânâ Dergâhı, dergâh olmadan önce Selçuklu Sarayı’nın gül bahçesiymiş. Sultan Alâeddin Keykubad tarafından, Mevlâna’nın babası Sultânü’l-Ulemâ Bâhaeddin Veled’e hediye edilmiş ve zamanla burada bir dergâh kurulmuş.
Mevlânâ Celalettin Rumi’nin bilmeye, hoşgörüye ve aşka dayanan hayat felsefesi, yüzlerce yıl boyunca tüm dünyaya tesir etmiş ve bu etkisini hâlâ devam ettiriyor. Bu felsefeye uygun şekilde ziyaretçilerini ağırlayan müzenin etkileyici bir atmosferi var. Mimarisi ile de dikkat çeken müzede; Yeşil Kubbe olarak bilinen ve dışarıdan da ilk göze çarpan yapının ismi Kubbe-i Hadra. Yeşil Kubbe’de Mevlânâ’nın en büyük eseri Mesnevi’nin en eski nüshası, değerli elyazmaları, dergâha özgü eşyalar, sabır taşları, bugünkü keman enstrümanının öncüsü olarak bilinen sekiz telli keman örneği görülebiliyor. Mevlânâ’nın kabri de bu türbe içerisinde bulunuyor. Şemsi Tebrizi Camii ve Türbesi, Semahane, Mevlânâ’nın Sandukası ve Selçuklu dönemine ait farklı türbeler, müzede ziyaret edilmesi gereken önemli yerler arasında.
Türk ve İslam kültüründeki tarihi yeri nedeniyle çok iyi korunan müze, günümüzde en çok merak edilen ve ziyaret edilen yerlerden biri. Müzeye girişler ücretsiz.
2. Karatay Medresesi
Mevlânâ Müzesi’nden 1,5 km uzaklıkta bulunan Karatay Medresesi’ne yürüyerek 15 dakikada ulaşılabiliyor. 1251 yılında Emir Celaleddin Karatay tarafından yaptırılan medresenin mimarının Muhammed bin Havlan olduğu tahmin ediliyor. Yapı, Sille taşından inşa edilmiş. Sultan II. İzzeddin Keykavus devrine denk gelen bu önemli merkez, günümüzde Konya Çini Eserler Müzesi olarak ziyarete açık. Girişinde bulunan görkemli kapı üzerinde, medresenin yapımıyla ilgili kitabeler kabartma şeklinde işlenmiş.
Anadolu Selçuklu devrinin çini işçiliğini en güzel şekilde yansıtan Karatay Medresesi’nde; Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinden kalma seramik ve çiniler, alçı süsleri, Kubad-Âbâd Sarayı çinileri ve kandiller sergileniyor.
3. İnce Minare Müzesi
İnce Minare Müzesi ya da İnce Minareli Medrese, Karatay Medresesi’ni gezdikten sonra Alaaddin Bulvarı üzerinden 400 metre yürüyerek ulaşabileceğin bir noktada. 1264 yılında tamamlanan medrese, çini kullanılarak yapılmış minaresi ile meşhur. 1936’da onarım sürecinden geçerek Taş ve Ahşap Eserler Müzesi olarak hizmete açılmış.
Selçukluların en bilinen sembollerinden çift başlı kartal figürünün en güzel örneklerini burada görmek mümkün. Karamanoğlu ve Selçuklu dönemlerine ait kitabeler, oyma tekniğiyle yapılmış ahşap kapılar, sandukalar, rölyefler de müzede görülebilen eserlerden.
Her gün ziyarete açık olan tarihi müzenin girişinde müze kart kullanabilirsin.
4. Aziziye Camii
Son dönem Osmanlı mimarisinin muhteşem örneklerinden olan Aziziye Camii, 1671-1676 yılları arasında Şeyh Ahmed tarafından yaptırılmış. İlk yapının yangında kaybedilmesi nedeniyle caminin günümüzdeki hali, 1867’de Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Valide Sultan adına inşa edilmiş. Mimarisiyle hayranlık uyandıran camii, Türk barok üslubunda yapılmış. Kapılarından büyük olan pencereleri ve üzeri kubbe ile örtülmüş iki minaresi oldukça dikkat çekici.
Mevlânâ Müzesi’ne 500 metre yakınlıkta olan Aziziye Camii, müze gezisinden sonra uğrayabileceğin güzel bir yapı.
5. Sille
Konya’nın 5000 yıllık tarihe sahip köyü Sille, şehir merkezine 10 km uzaklıkta kendine has bir yerleşim yeri. Buraya geldiğin anda farklı havasını anında hissettiriyor. Köyün etrafını saran tepelerin büyük kısmı tüften meydana geliyor. Bizans döneminde, tepeler oyularak şapeller yapılmış. Yüzyıllardır kullanılan taş ocakları, bugün de köyü çevresindeki en önemli alanlardan. Buradan çıkarılan taşlar da Sille taşı olarak biliniyor ve birçok yapının mimarisinde kullanılmış.
MÖ 7. yüzyıl Frigya buluntularına rastlanan köyün birbirinden güzel taş evlerinde görülen antik mimari izleri de buranın tarihi hakkında ipuçları veriyor. Aya Elena Kilisesi, Zaman Müzesi, Sille Kent Müzesi, Sille Hamamı gibi yerler, burada gezebileceğin en güzel yapılar arasında.
6. Çatalhöyük Neolitik Antik Kenti
Tarih öncesi döneme doğru bir yolculuğa hazırsan, şehrin biraz dışına doğru yol alıyoruz. Çumra’da bulunan Çatalhöyük, Konya’nın merkezine 45 km uzaklıkta bulunuyor. Neolitik Çağ ve Kalkolitik Çağ yerleşim yeri olan bölge, kesinlikle görülmeye değer bir nokta. İki höyükten oluşan antik kentin Doğu Höyüğü, 18 yerleşim katmanından oluşuyor. Burada, sosyal ve yerleşik hayata geçişi anlatan birçok kalıntı var. Batı Höyüğü’nde ise Kalkolitik dönemin kültürel yansımaları gözlemleniyor. Bulunduğu coğrafyada kentsel hayata geçişin en belirgin kanıtlarını barındıran antik kent, yalnızca Konya çevresi için değil; insanlık tarihi için de önemli bir değer.
7. Kyoto Japon Parkı
Konya’nın en bilinen tematik parkı olan Kyoto Japon Parkı, Türkiye’nin en büyük Japon bahçesi. Japon kültürüne göre düzenlenmiş parkın içerisindeki yapay gölde, kaz ve kuğular sakince süzülüyor. Gölün üzerine yerleştirilmiş Japon evi ise restoran olarak hizmet veriyor. Japon kiraz çiçeği olarak bilinen sakura ağaçlarının açtığı zamana denk gelirsen, burada gezmenin tadı başka. Kyoto Japon Parkı, şehrin merkezi bölgesinde mutlaka görmen gereken kültürel noktalardan.