Sahip olduğu köklü geçmişte birbirinden farklı kültürleri bir arada yaşatmış ve yaşatmaya devam eden, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin eşsiz güzellikteki kenti Mardin, görülmesi gereken çok fazla yere sahip. Eski Mardin ve Yeni Mardin şeklinde iki bölümden oluşan şehir, ilk olarak Eski Mardin’i ziyaret etmek isteyenleri seyrine doyulmaz bir tepe ile karşılıyor. Bu tepe, Yeni Mardin’in harika manzarasını da ayaklarının altına seriyor. Kültür turizminin en önemli yerlerinden olan bu özel kentte, gezi rotanı çizmene yardımcı olacak uğrak noktaları derledik.
Kartal Yuvası (Mardin Kalesi)
Şehrin merkezinde bulunan Mardin Kalesi, Mardin’in en önemli turistik noktalarından biri. Kartal Yuvası olarak da bilinen kale, kayalıklardan oluşan doğal güzelliğiyle öne çıkıyor. Kale; Babil, Pers, Asur, Roma, Sümer ve Osmanlı gibi Mezopotamya’ya konuk olmuş birbirinden farklı medeniyetlere tanıklık etmiş bir mekân. Kale içerisinde, gizli bölümlerle birlikte hamam, sarnıç, cami, saray gibi yapılar da var. Kale ambarı ve mesken amacıyla kullanıldığı bilinen kalıntılara rastladığınızda, söylenildiği üzere bu kalenin, dönemin en güvenli sığınaklarından olduğunu da görme şansına sahip oluyorsunuz. Yüksek bir noktaya konumlanmış olmasıyla, size Mardin’i bir bütün olarak izleme olanağı sunuyor. Bu nedenle, Mardin Ovası’nı yaklaşık bin metre yükseklikten adeta kuşbakışı gören manzarasının ihtişamına bir anda kapılıp gidebilirsiniz. Akşam saatlerinde kendini gösteren ışıl ışıl surların aydınlattığı Mardin sokakları da gözünüze bir başka güzellikte görünüyor.
Mardin Zinciriye Medresesi
1385 yılında, Artuklu Sultanı Melik Necmettin İsa tarafından yaptırılan bu muhteşem mimari yapı, görkemli taç kapısıyla ziyaretçilerini karşıladığı anda kendisine hayran bırakıyor. Sultan İsa Medresesi adıyla da bilinen yapı, halk tarafından daha çok Zinciriye Medresesi olarak anılıyor. Eski Mardin’in merkezinde yer alan medresenin iki dilimli kubbesine gerilmiş zincirlerin olması, yapıya bu ismi kazandırmış. Duvarların yağmur suyundan zarar görmemesi için oluşturulan oyuklara yerleştirilen zincirler, suyun doğrudan yere akmasını sağlıyor. Dikdörtgen alan üzerine kurulmuş ve iki kat üzerine inşa edilmiş farklı mimarisinin yanı sıra; cami, avlu ve türbe gibi ek yapıları da bünyesinde bulunduran medresenin tepe noktasına çıktığınızda Mezopotamya Ovası’nı buradan izlemek unutamayacağınız bir deneyim olacak.
Mardin Ulu Cami
Şehrin sembol yapılarından olan Mardin Ulu Cami, Artuklular devrinde inşa edilmiş bir başka eser. 1176 yılına ait cami, dönemin özelliklerini en iyi yansıtan mimari taş yapılar arasında ve Mardin’de akla ilk gelen ziyaret yerlerinden. Zinciriye Medresesi’nin yakınında yer alan caminin duvarlarındaki taş işlemeler, işçiliğindeki incelikle birlikte oldukça etkileyici bir görselliğe sahip. Süryani dilinde kaleme alınmış bazı kaynaklarda, bu yapının kiliseden camiye dönüştürüldüğü bilgisi geçer. Dıştan oymalı kubbesinde kullanılan teknik, Mardin’de daha sonra inşa edilen farklı yapılarda da kendisini göstermiş ve bu bölge için mimari bir gelenek halini almış. Caminin kuzey bölümünde yer alan geniş büyüklükteki avlusu dikdörtgen şeklinde. Avluda yer alan ve berrak yapısıyla dingin bir görüntü veren havuzlar, buraya çok başka bir hava katıyor.
Dara Antik Kenti
Bölgenin birçok yerinde kendini gösteren Süryani kültürünün etkilediği en önemli alanlar arasındadır Dara Antik Kenti. Öyle ki 14. yüzyıla kadar bu kentte çoğunlukla Süryani halkının yaşadığı bilinir. Suriye sınırına 10 km civarı bir uzaklıkta bulunan kentin ismini, MÖ 336-330 yılları arasında hüküm sürmüş Pers Kralı III. Darius’tan aldığı varsayılır. Çok eski bir tarihe dayanıyor olmasına rağmen, ayakta kaldığı dikkat çeken sağlam kalıntıları gözünüze çarpar. Antik kentin içerisinde bulunan çok katlı mezar örneği de bunlardan biridir. Mezar, ana kayanın oyulmasıyla meydana gelmiş, üç katlı galeri mezar yapısını yakından görenlerin kayıtsız kalamayacağı bir yapıda. Yapılan kazılar sonucu rastlanan kalıntılardan yola çıkarak bu mezarların, Sasaniler ile yapılan savaşta hayatını kaybeden Doğu Romalılar için MÖ 591 yılında yapıldığı tahmin edilir. Antik kentin bulunduğu tepeyi kuşatan iç ve dış surlar, 4 km’lik mesafeyi izleyen bozulmamış kalıntılardandır. Üzerinde dört adet köprünün bulunduğu Dara Deresi ve portiko arasında kalan büyük taşlarla döşenmiş Agora Caddesi de güzelliğini koruyan bir başka alan. Atölye kalıntıları da bu bölgenin şehrin alışveriş merkezi olduğunu gösteriyor.
Kasımiye Medresesi
Yapımı, 1457-1502 yılları arasında Akkoyunlu dönemine denk gelen medrese, günümüze kadar korunmuş güçlü ve büyük bir yapı. Tek bir açık avludan oluşan medresenin iki katında toplam 23 oda bulunuyor. Derslikler, yer aldığı cephe fark etmeksizin gün doğumundan batımına güneş alan olağanüstü bir yapıya sahip. Bölgedeki başka mimari eserlerde de rastlayabileceğiniz ve duyduğunuzda etkisi uzun süren tasvir, burada da kendini gösteriyor. Avludaki çeşmede suyun çıktığı yer doğumu, döküldüğü yer gençlik dönemini, uzun oluklar olgunluk yaşlarını ve son olarak havuzda toplanan dingin su ölümü betimler. Yanında bulunan türbe, buranın bir külliye olarak tasarladığı fikrini verir. Detay motiflerle süslü ihtişamlı mimarisiyle ziyaretçilerin ilgi odağında olan Kasımiye Medresesi, gezi listenizde mutlaka olması gereken yerlerden.
Mardin’in zengin kültürünü ve görenleri hayran bırakan birbirinden özel medreselerini, ibadethanelerini, antik kentlerini keşfetmek için tam sana göre Mardin otelleri, Odamax kolaylıklarıyla seni bekliyor.