Edirne Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Yüz Ölçümü
6279 km2
Nüfusu
411.528
Telefon Kodu
284
En Sakin Sezon
Ekim-Nisan
En Yoğun Sezon
Mayıs-Eylül
Yüz Ölçümü
6279 km2
Nüfusu
411.528
Telefon Kodu
284
En Sakin Sezon
Ekim-Nisan
En Yoğun Sezon
Mayıs-Eylül
Badem Ezmesi
Edirne Köfte
Tava Ciğeri
Trileçe
Mutancana
Patlıcanlı Mamzana
Osmanlı Dönemi’ni anımsatan tarihi camileri, eski hamamları, yöresel lezzetleri ve daha fazlası ile Edirne, tarihi zenginlikleri ve doğal güzellikleri ile çok farklı bir deneyim yaşatıyor ve herkesin hayatında bir defa görmesi gereken birçok şeyi bir arada sunuyor.
Edirne Merkez: Mimar Sinan’ın ustalık eserim diye adlandırdığı meşhur Selimiye Camii gibi bir yapının Edirne’de olmasının yanı sıra pek çok tarihi eser değeri taşıyan yapıları da bünyesinde barındıran şehir, yerli ve yabancı turistlerin akınına uğruyor. Bu tarihi değerleri gezmek istersen şehir merkezinde bulunan otelleri tercih edebilirsin.
Keşan: Edirne’de konaklayabileceğin bir diğer yer de Keşan… Ceneviz Kalesi, Taşköprü, Hersekzade Ahmet Paşa Camii gibi önemli tarihi eserlere ev sahipliği yapan ilçe, kültür turizminin aynı sıra deniz turizmi için de olanak sağlıyor.
Enez: Edirne deyince akla gelen bir diğer yer ise Enez! Ege Denizi’nin kuzeyinde ve Meriç Nehri’nin kıyısında göz dolduran güzellikleri ile ziyaretçilerini ağırlayan tatil beldesi, denizin ve doğanın tadını çıkarabileceğin muhteşem bir alternatif sunuyor.
Badem ezmesi: Seferadların Osmanlı Dönemi’nde, yumurta beyazı ve şeker ile yaptıkları bir çeşit tatlı olan beyaz tatlı (Dolce Blanca), meşhur badem ezmesine ilham kaynağı oluyor. Bu tatlının hazırlanması ustalık gerektiriyor.
Deva-i misk helvası: Her derde deva anlamını taşıyan deva-i misk… İçinde misk dahil 41 baharat bulunan bu helva, Edirne’nin Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yaptığı dönemde padişahın kızına ilaç olarak hazırlanmış.
Peynir helvası: Tüm Trakya’da olduğu gibi Edirne’de de peynir helvası büyük önem taşıyor.
Edirne beyaz peyniri: Tüm Türkiye’de bilinen, birinci kalitede nefis bir peynir… Gerçeği, yörenin otları ile beslenen, %100 yağlı koyun sütünden yapılıyor. Bu enfes lezzeti mutlaka tatmalısın.
Kırkpınar Yağlı Güreşleri: Edirne dendiği zaman akıllara ilk olarak Kırkpınar Yağlı Güreşleri geliyor. 650 yılı aşkın bir süredir düzenlenen bu turnuva, her yıl temmuz ayının başında Er Meydanı olarak adlandırılan çim zeminde gerçekleştiriliyor.
Hıdrellez (Kakava) Şenlikleri: Her yıl 5 - 6 Mayıs’ta düzenlenen Hıdrellez Şenlikleri ile baharın gelişi kutlanıyor.
Atbaba Şenlikleri: Her yıl baharın gelişini kutlamak amacıyla martın üçüncü pazarı düzenlenen şenliklerde, boyalı yumurta, pilav ve ayran ikramı yapılıyor.
Enez Av ve Balık Festivali: Her yıl temmuz ayında Enez’de düzenlenen festival, ünlü sanatçıların konserleri eşliğinde üç gün boyunca sürüyor.
İpsala Çeltik Festivali ve Tarım Fuarı: İpsala’da her yıl ağustos ayında gerçekleşen festival beş gün sürüyor.
Selimiye Camii: II. Selim’in Mimar Sinan’a yaptırdığı cami, Osmanlı mimarisinin en güzel eserlerinden… 1568’de inşasına başlandığı bilinen cami, 8 dayanaklı cami planının da en başarılı örneği.
Eski Camii: Mimarı Konyalı Hacı Alâaddin, kalfası ise Ömer İbn-i İbrahim olarak bilinen cami, Edirne’nin merkezinde yer alıyor. Osmanlı Dönemi’nden günümüze ulaşan en eski anıtsal yapı olarak bilinen Eski Camii’nin yapımına, 1403’te başlansa da 1414’de bitiriliyor.
Üç Şerefeli Camii: İslam dünyasının en önemli ibadethanelerinden biri olan Üç Şerefeli Camii’nin, Sultan II. Murat tarafından yaptırıldığı biliniyor. Selçuklu mimarisindeki çok kubbeli dönemden tek kubbeli döneme geçişin ilk örneklerinden olan camii, 1443 - 1447 yılları arasında inşa edilmiş.
Muradiye Camii: Edirne’nin en güzel camilerinden olan Muradiye Camii’nin, mimar hakkında kesin bir bilgi bulunmuyor. Bursa Muradiye Camii’nin planının daha küçük ölçülerdeki hali olan cami, Sultan II. Murat tarafından yaptırılmış.
Enez Kalesi: Yapım yılı tam olarak bilinmeyen Enez Kalesi, yüksek bir tepe üzerinde konumlanıyor. Kalede kullanılan yapı malzemelerine bakıldığında yapının Bizans dönemi öncesinde yapıldığına işaret ediyor. Tarihçi Prokopios’a göre Balkanlardan gelebilecek tehlikelerin önlenmesi amacıyla yapılan kalenin, MS. VI. yüzyılda Iustinianus tarafından onarıldığı söyleniyor.
Hıdırlık Tabyası: Yakın tarih meraklılarınca ilgi gören tabya, Edirne Müdafii Şükrü Paşa’nın karargâhı olarak biliniyor. Bu tabya, Balkan Harbi esnasında Edirne’nin savunmasında büyük rol oynamış.
Rüstem Paşa Kervansarayı: Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerinden biri olan Rüstem Paşa Kervansarayı, Edirne merkezde yer alıyor. Mimar Sinan’a yaptırılan bu yapının içinde, dikdörtgen avluların çevresinde iki katlı odalar yer alıyor. 1972’de otel olarak hizmet vermeye başlayan kervansaray, Edirne’de görülmesi gereken yerler arasında bulunuyor.
Sweti George Bulgar Kilisesi: 1880 yılında yaptırıldığı bilinen kilise, Kıyık mevkiinde konumlanıyor. Halk arasında Bulgar Kilisesi olarak bilinen bu kilise, günümüzde de ibadete açık…
Meriç Köprüsü: Edirne-Karaağaç yolunda Meriç Nehri üzerinde bulunan köprü, Abdülmecit tarafından yaptırılmış. 263 metre uzunluğundaki köprünün, 13 ayak üzerinde 12 sivri kemeri mevcut. Osmanlı’ya ait en güzel köprülerden biri olan Meriç Köprüsü, Edirne’nin de sembollerinden…
Hacı Adil Bey Çeşmesi: Çizimini Edirne Evkaf Müdürü Sadrettin Bey ile Dr. Rıfat Osman’ın yaptığı bilinen çeşmenin, 1904’te Edirne Valisi Hacı Adil Bey tarafından yaptırıldığını biliniyor. Hacı Adil Bey’in Istıranca Dağları’nda Bulgar eşkıyalarca şehit edilen oğlunun anısına yaptırıldığı söylenen çeşmede, barok tarzın esintileri görünüyor.
Beyazıd Köprüsü: 78 metre uzunluğundaki köprünün yapımına 1488’de Mimar Hayrettin tarafından başlandığı biliniyor.
Edirne Büyük Sinagogu: Avrupa’daki baskılardan kaçarak Osmanlı’ya sığınan Seferad Cemaati aracılığıyla 1942’de yaptırıldığı bilinen bu yapı, Avrupa’nın en büyük ve dünyanın en büyük üçüncü sinagogu olarak hizmet veriyor.
88 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yapmış olan Edirne’de, o dönem içinde birbirinden güzel tarihi eserler de yapılmış. 1453’te İstanbul’un başkent olmasıyla birlikte, Edirne önemini kısmen yitirmiş olsa da ticari ve idari merkez olarak kalmaya da devam etmiş. 18. yüzyılda Ruslar ve Bulgarlar tarafından işgal edilip, I. Balkan Savaşı’ndan sonra Bulgaristan topraklarına katılmış olan şehir, II. Balkan Savaşı’nın ardından tekrar Türklerin hâkimiyetine geçmiş. I. Dünya Savaşı sonrasında ise 1920’de Yunanlıların işgali altında kalan Edirne, Kurtuluş Savaşı’nın ardından 25 Kasım 1922’de kalıcı olarak Türk topraklarına dahil edilmiş.